Yüz yil aradan sonra, Walter Benjamin'in '19. Yüzyilin Baskenti Paris' te dolasan "Flaneur"ünün aslinda gerçek turist oldugunu anliyoruz. Metropol ve insanlarinin kendiliklerinden bir "gösteri"ye dönüstügü toplumda, kenti gerçekten tüketenler kentin iletisim agina eklemlenmeyen "transit halindekiler" gibi görünüyor. Bati'nin metropolleri, içinde yasayanlari dalgalar halinde disari kusarken, telematik isgücünün "hiçbir yerde" istihdam edilmesi mümkün olabiliyor. Bu durumda meydaniyla, anitiyla, bulvariyla ve diger seyirlikleriyle metropol içinden geçilen yere, Virilio'nun tanimiyla "geçirgen yüzeylerin (yüz/arayüz)" toplamina, kentin kapilari ise havaalanlarina dönüsüyor. Sermayenin serbest dolasimiyla Dogu'ya dogru kayan bu olgu, aslinda hiç yasanmamis bir egzotizmi (hiper-realite - Las Vegas gibi) de yanina alarak kentin merkezini marjinal ve gezgin olana terkediyor. Buna Konya ve Kudüs'ü birbirine baglayan uhrevi dünyayi da eklemek mümkün.
   
   
kudüs   new york